HABERLER

Kamuoyuna Duyuru: İstanbul Sözleşmesi


17 Temmuz 2020
KAMUOYUNA DUYURU
 
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
 
Son yıllarda kamuoyunda en çok tartışılan konulardan birisi de İstanbul Sözleşmesidir. Bu sözleşmenin tartışılmasının en önemli sebebi, dini değerler ve inancımız üzerine şekillenen ve toplumun sağlıklı bir şekilde devamı için vazgeçilmez kurumların başında gelen dini, milli, aile yapımız ile ilgili olarak getirdiği ve toplum vicdanında yer bulamayan hükümlerdir.
 
11 Mayıs 2011 tarihinde imzaya açılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi, 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 
İstanbul’da imzaya açıldığı için bu ad ile anılan sözleşmeyi ilk olarak onaylayan ülke, 12 Mart 2012 tarihi itibarıyla Türkiye olmuştur.
 
Bugüne kadar 46 ülke tarafından imzalanan İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi’nin iki kurucu ülkesinden biri olan Almanya tarafından ancak 2018 yılının Şubat ayında imzalanmıştır.
 
Bugün ülkemizde tartışılan önemli konulardan birisi de, İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasından sonra, ülkemizde aile üzerinde yaşanan tartışma ve spekülasyonların artmış olmasıdır.
 
Kadim bir geçmişe, çağları aşan kültürel ve evrensel değerlere, büyük bir manevi birikim ve inanç temeline sahip olan Türkiye gibi bir ülkenin; Avrupa’nın büyük bir toplum kesiminin inanç değerlerince de kabul görmeyen inanç ve kültürel değerlerine göre hazırlanan ve bağlayıcılığı olan bir sözleşmeye imza atmış olmasının, kabul edilemez büyük bir hata olduğu konusunda, her geçen gün daha da artan düzeyde toplumsal bir kanaat ve tepkinin oluştuğunu söylemek abartı olmayacaktır.
 
Aile, toplumumuzun en temel ve en önemli kurumudur. Toplumu ayakta tutan ve geleceğe taşıyan, karşılıklı sevgi, güven, hoşgörü ve anlayış üzerine bina edilen ve şekillenen aile yapımızın en temel dinamikleri, dinimizin getirdiği İlahi hükümler ve kadim manevi yapımızdır. Dinimiz, İlahi hükümler çerçevesinde aileye en büyük önemi vermiş, anneleri ve kadınları ‘’Allah’ın bir emaneti’’ olarak kabul etmiş, onları en kâmil manada hak sahibi yapmış, her türlü baskı ve şiddete karşı muhafaza altına almıştır.
 
Asırlardır bizi yıkmak, dağıtmak ve kendilerine bağlamak için gayret gösteren, gizli ve açık bazı emeller peşinde olan İslam düşmanı bazı çevreler, milletimizin inanca dayalı bu sağlam aile yapısını aşamadıkları için maksatlarına ulaşamamışlar ve niyetlerinin aksiyle tokat yemişlerdir.
 
Mahz-ı hukuk açısından değil ‘’Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi’’ gibi beşeri toplumun marjinal bir kesiminin iddiası ile hazırlanan İstanbul Sözleşmesi, pratikte tam aksi uygulamalara sebep olmuş ve aile yapısının büyük oranda zarar görmesi ve tahrip edilmesi gibi istenmeyen bazı sonuçlar vermeye başlamıştır.
Bu sözleşmede, “cinsel yönelim” ve “cinsel kimlik” kavramları ile dünya beşeri yapısının kabul etmiyeceği her türlü cinsel sapkınlık normalleştirilmeye ve yasal koruma altına alınmaya çalışılmış, “nikâhsız” ve “metres hayatı” şeklindeki birliktelikler aile kabul edilerek zinanın meşru bir hale getirilmesinin yolları açılmıştır.
 
Yine sözleşmede yer alan bazı hükümlerin ve maddelerin, milletimizin manevi temel değeri olmuş dinimizin kesin olarak yasakladığı ve Kur’an’da açık olarak lanetlenen sapık ilişkilere cevaz verecek ifadeler içermesi de, ayrıca üzerinde durulması gereken çok önemli bir husus olarak dikkat çekmektedir.
 
Bütün zorluk ve sıkıntıları; aileden kaynaklanan karşılıklı sevgi, hürmet ve dayanışma duyguları ile aşmasını bilen milletimizin önüne konulan ve aile yapımızı tahrip etmeye yönelik mahz-ı hukuk anlayışına aykırı İstanbul Sözleşmesi ve benzeri tuzakları hep beraber bertaraf etmek için gayret göstermek ve bu aziz milletin oyları ile iktidara gelen hükümetimizden ve milletin temsilcisi konumunda olan TBMM’nden istemek en tabii hakkımızdır.
 
Bu çerçevede, 6284 Sayılı Aileyi Koruma Yasası’na da aksettirilmiş bulunan ve bu sözleşme mantığına göre düzenlenen maddelerin de yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Kadının beyanının esas alınması ve haksız nafaka uygulamaları gibi hususlar ile büyük mağduriyetlere yol açan hükümlerin vakit geçirilmeden, adil bir düzenleme ile vicdani bir çerçeveye oturtulması gerekir.
 
Biz Muhabbet Platformu olarak, toplum yapımızı tahrip etmeye başlayan, bazı ailelerde tamiri imkânsız büyük felaketlere yol açan, toplumumuzun inanç ve değerleri ile asla bağdaşmayan ve aslında sağlam aile yapımızın asla ihtiyaç duymadığı İstanbul Sözleşmesinin vakit geçirilmeden feshedilmesini bekliyor, bu büyük manevi felaketin bir an önce bitirilmesinin, bütün milletimiz için büyük bir manevi kuvvet ve kazanca vesile olacağına olan inancımızı ifade ediyor ve Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere bütün yetkililerden bu önemli hususu saygılarımızla talep ediyoruz.
 
MUHABBET PLATFORMU
 
istanbul1.jpg
 
istanbul2.jpg